İklim Değişikliği, Yenilenebilir Enerji ve Ekoloji
İnsanların yaşam standardı geliştikçe, enerji tüketimi de yükselmektedir. Tüketim toplumunda enerji tüketimi teknolojinin gelişiminden, sanayideki üretim ve insanların konforundaki tüketime kadar büyük bir bileşen etkisi oluşturmaktadır. Dünya nüfusunun artması ve tüketilen bu enerjinin büyük kısmının fosil yakıtlardan elde edilmesi, yakın gelecekte bu kaynağın tükeneceği sinyalini vermektedir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın yaptığı araştırmaya göre, 2030 yılına kadar enerji ihtiyacı %40 artacaktır. Fosil yakıtın tüketimi, oluşumundan 300.000 kat fazla oluşu, önümüzdeki 40 yıl içinde petrolün, 200 yıl içinde de kömürün tükeneceği ve bunların havaya zehirli karbon salınımı yapmasından dolayı çevreye verdiği zarar, gelecek nesillerin de enerji ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda, alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek elzem hale gelmiştir. Özellikle ekolojik dengenin korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması için fosil yakıt azaltılarak; yenilenebilir enerji kaynaklarından sırasıyla, Güneş Enerjisi, Rüzgar Enerjisi, Landfil Enerjisi, Biokütle Enerjisi, Okyanus Enerjisi, Dalga Enerjisi, Gel-Git ve akıntı Enerjisi, Okyanus Enerjisi, Hidrojen Enerjisi, Hidrolik Enerji ve Jeotermal Enerji gibi temiz enerji kaynakları yani yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde yoğunlaşmak gerekmektedir.
Coğrafya ve coğrafi şartların enerji tedariki-eldesi üzerinde büyük etkisi vardır. Dünyanın önemli petrol ve doğalgaz rezervleri Ortadoğu ve Kafkasya’da yer almaktadır. Anadolu-Mezopotamya coğrafyası fosil yakıtlar olan petrol ve doğalgazın geçiş güzergahında yer almakla beraber, bölgemizde yenilenebilir enerji kaynaklarından en çok baraj olarak tabir edilen Hidroelektrik Santralleri (HES) enerji elde edilmektedir. Her kadar fosil yakıt gibi atmosferdeki sera etkisi, bitki örtüsüne ve insan sağlığına direkt zararı olmasa da, dolaylı yoldan canlıların yaşam alanlarının sınırlanmasından göç etmelerine, bitki ve hayvan neslinin tükenmesine de yol açmaktadır. Ayrıca barajlar iklim değişikliklerine neden olarak mikro-klima bölgelerinde farklılıklar yaratmaktadır. Ekolojik dengenin bozulmasında önemli derecede etki yaratan bu durum uzun vadede canlı yaşamı üzerinde büyük olumsuzluklar yaratmaktadır. Örneğin; arılar taşıdıkları polenle 130 bin farklı bitki türünün tozlaşmasını ve üremesini sağlar. Bir kovandaki arı topluluğu, günlük 400 km.’lik alanı tarayarak yaklaşık bir milyon çiçeğin tozlaşmasını sağlar. Çiçekler ve ağaçlar gibi oksijen üreten her şey arılar sayesindedir. Arı ırkının yok olması demek, insan ömrünün dört yıl kalması demektir. Ekolojik dengenin sürdürülebilirliğin sağlanması için yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gerekir.
Diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına baktığımızda, rüzgâr haritasında, bölgemizde güçlü rüzgar olmadığı için, rüzgar enerjisi sektörü de verimli değildir. Deniz de olmadığına göre, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından Landfil Enerjisi (Çöpten elde edilen enerji), Biokütle enerjisi ve en önemlisi Güneş enerjisidir. Bunlar çok rahat bir şekilde kurulabilir.
Güneş enerjisi, sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynakları arasında ön sıralardadır. En önemli etkisi ise, doğaya zarar vermemesidir. Güneş ışığından elde edilen enerji, ışık ya da ısı enerjisi olarak kullanılabilirken, fotovoltaik (PV) hücreler gibi özel düzenekler yardımıyla da elektriğe çevrilerek kullanılabilir. Özellikle bölgemizde yılın 312 gününün güneşli olduğu düşünülürse ve bu hammaddenin maliyetinin olmaması, yatırımcıların dikkatini çekmektedir. Bu bağlamda, Sivil Toplum Kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. Yapacakları çalışmalar ve projelerle halkı bilinçlendirip, farkındalık yaratmalıdırlar. Ayrıca yetkililer tarafından, yasal düzenlemelerle prosedürler kolaylaştırılırsa, bu sektör gelişecektir. Bu sektörü geliştirirsek, gelecek nesillere, ekosistemi bozmadan, kaynaklarımızı tüketmeden, daha temiz ve müreffeh bir dünya bırakmış olacağız. Bu nedenle STK’ların sosyal sorumluluk alanları ne olursa olsun iklim değişikliği, yenilenebilir enerji ve ekoloji dengesi için bu konular üzerinde çalışmalar yürütmesi gerekmektedir.